sarkalastik
kuyu (eskiler)
Sesli hikâye: Beyaz Mantolu Adam
0:00
-29:12

Sesli hikâye: Beyaz Mantolu Adam

İtalyan yazar Italo Calvino, “Klasikleri niçin okumalıyız?” başlıklı bir makalede, klasik eserlerle ilgili şaşırtıcı, biraz alaycı, ama tam on ikiden tespitler yapmıştı.

Şu kısmını alıntılayayım:

Klasikler, insanların, hiçbir zaman “Okuyorum” demedikleri, genellikle “Yeniden okuyorum” dedikleri kitaplardır.

Bu durum, hiç değilse “mürekkep yalamış” denen insanlar için geçerliyse de, gençler için geçerli değildir; çünkü gençler, dünyayla ve dünyanın bir parçası olan klasiklerle ilk kez karşılaştıkları bir yaştadırlar.

“Okumak” eyleminin başına getirilen yineleyici “yeniden” sözcüğünün, ünlü bir kitabı okumamış olmayı kabullenmekten utanan kişilerin yeltendiği küçük bir ikiyüzlülüğü yansıttığı söylenebilir. Ama oluşum çağımızda ne kadar çok kitap okumuş olursak olalım, henüz okumadığımız dünya kadar temel yapıt olacağını belirtirsek, bu tür kişilerin yüreğine biraz olsun su serpebiliriz.

Oğuz Atay, o klasiklerden biri. İnternetle birlikte yeniden keşfedilip bir anda popüler bir edebiyatçıya dönüşmesi, maalesef onun da kaderi oldu. Bu sebeple de bir miktar ‘bıkkınlık’ doğurduğu muhakkak.

Bir sahaf festivalinde, genç bir çiftin heyecanla gelip “Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ı var mı acaba?” diye sorması karşısında, tezgâhın sahibinin ters ters baktığını hatırlıyorum. Evet klasik bir eser ama o kadar da eski değil.

Gene de ama klasikler, “dönüp dönüp okunabildikleri” için o unvanı hak ederler. Oğuz Atay’ı defalarca okumuş olabilirsiniz fakat her okuyuşta farklı tatlar almak mümkün. Ben şu son birkaç günde, bu hikâyeyi defalarca okudum mesela ve bundan hiç de pişman değilim!

Dinleyeceğiniz ya da çoktan dinlemiş olduğunuz hikâyenin adı, “Beyaz Mantolu Adam”. Atay, 1972 yılında yayımladığı bu hikâyede, yazarlığı boyunca edebiyatla anlatmaya çalıştığı şeylerin çoğuna değiniyor. Bu sebeple, Atay külliyatının mütemmim cüzü sayılabilir.

Oğuz Atay Arşivleri | insanokur

Atay, hikâyelerinde ve romanlarında yabancılaşmayı işler çoğu zaman. Modern kahramanlardır onunkiler: Toplumdan ayrıksı, hatta dışlanmış, çoğu zaman anlaşılamamış ve suskun. Üslubu da moderndir Atay’ın; bu hikâye mesela eni konu sinematografik bir anlatıma sahiptir.

Eğer benim sesim sizi rahatsız ederse, şuradan (link) açıp hikâyeyi kendiniz okuyabilirsiniz. Ses kaydını düzenlerken kendi sesimden hafif rahatsız olmadım değil. Çok daha iyi okuyan kimseleri bulunca, onlara okutacağım, söz. (Bu arada fark ettim de, ne çok insan bu hikâyeyi seslendirmiş YouTube’da…)

Eh, ne derler? Afiyet olsun. Yürürken, yemek ya da temizlik yaparken, yere uzanıp tavanı seyrederken, zihninizin ‘anlama’ işine yarayan kısımlarını kullanmadığınız herhangi bir aktivite esnasında dinleyebilirsiniz!

Discussion about this episode

User's avatar